Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Aralık, 2015 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Refik Durbaş, kendisinin izini sürmekte çocukluğuyla

Mücadeleyle, emekle yoğrulan insanların arasından geldiğinden midir, yoksa o insanları yazdığından mı; hayatın izi sürülüyor Durbaş’ın kaleminde. Gazetecilik ile şairlik, kâh omuz omuza kâh birbirinden rol çalarak yürüyor. “Ömrümü soruyorsun şimdi bana:  Ömür, bir merdiven değil midir  her basamağında çocukluğun ayak izi olan…” Refik Durbaş’a ömrünü sorduk. Kolay değildi bir şairin, hele ki gazeteci bir şairin onca girintili çıkıntılı yolları bir çırpıda özetleyivermesi. Ama kolaydı da çünkü Refik Durbaş’tı ifade eden. “Hayatın izini sürmeye gelmişti dünyaya” herkes gibi. Altmış yaşına armağan ettiği “Kırk Dört Sıfır Dört” kitabının ilk şiirinde dediği gibiydi. O yüzden önce çocukluk ülkesinden başladı anlatmaya. Anne-babası evlendikten sonra İzmir’den Erzurum’a gitmişti. Durbaş, Erzurum’da başladığı ilkokulu, 1954’te dedesinin ölümüyle göçtükleri İzmir’de, Necatibey’de bitirmişti. Salihli’de başladığı ortadan, Karataş’ta mezun olmuştu. Mahalle çocuğu olarak

“Masalların gerçeğe dönüştüğü bir ülkede yaşamak dileğiyle…”

Suat Eroğlu İzmirli yönetmen Suat Eroğlu'nun adı, E kim 2014'te "3. Hak-İş Emeğe Saygı 3. Kısa Film Yarışması"nda birincilik ödülünü alan filmiyle duyuldu. Eroğlu, Soma Faciası'nda yaşamını yitiren madencilere adadığı "Fıtrat" ile ödül alırken  hükümeti  eleştirmiş, bunun üzerine bir izleyici tarafından darp edilmişti.  Yönetmenliğini yaptığı ilk kısa filmi "Sinemasal" ile sinemaya eleştirel bakışını yerleştirmişti Eroğlu.  Türkiye sinemasının yüzüncü yılı için çektiği "Sinemasal",  y edinci sanatın klişelerini mizahi bir dille anlatıyor.  Gezi direnişinden önce çekilmiş olsa da bu ruhla örtüşen, hayatın hiç de masallarda anlatıldığı gibi olmadığına göndermelerle dolu, cesur bir film... Yıllar geçer, siyasetçiler geçer ama sanat eserleri kalır...  Yönetmenle "Sinemasal" üzerine yaptığım söyleşi de sinema tarihine benim bir armağanım olsun öyleyse... Türkiye sineması 2014’te yüzüncü yılını kutladı. Kü

Türkiye sinemasının gönül yarası: Erkan Yücel

“Türk sineması onun kıymetini bilmedi.”  Sinema eleştirmenleri bu konuda içleri yana yana hemfikir. Türkiye sinemasında uluslararası bir festivalden ödül alan ilk oyuncu Erkan Yücel, hayatını adil ve eşitlikçi bir dünya için devrimci tiyatroya adamıştı. Ölümünün üzerinden çeyrek asır geçse de o, “Şimdi geçti buradan”. Erkan Yücel, deyince ilkin ne geliyor aklınıza? İyi bir tiyatro ve sinema izleyicisiyseniz bir yerlerden zihninize çarpmış olmalı bu isim. “Hakk â ri’de Bir Mevsim”den, “Bereketli Topraklar Üzerinde’den”, “Yorgun Savaşçı”dan, Ankara Sanat Tiyatrosu’ndan (AST) ya da tiyatroyu Anadolu yollarına çıkaran bir derviş misali Devrimci Ankara Sanat Tiyatrosu’ndan... Kazandığı ödüllerden ya da filmleri yasaklanmış, kendisi çok kez tutuklanmış olduğundan mı duydunuz onun adını? Belki de doğaçlama ustası bir mizahçı namını biliyorsunuz. Hani o mizah kaseti furyası başlamadan çok önce bir dost meclisinde kaydedilen, meddahlık yaptığı kaset döne dolaşa sizin elinize de

Malzemesi ömür boyu tükenmeyen hikâyeci: Tarık Dursun K.

Bazı söyleşiler, soru sormadan başlar. Karşı karşıya oturursunuz, söyleşi konuğunuz gözlerinize bakar; zihninize yüklediğiniz onca yükü almaya başlar.  Bazı kişiler, yaşamınıza apansız girer. Daha ilk sohbette anlarsınız, o sizin ayrılmaz parçanız olacaktır. Hele ki o kişi yazar, siz de okursanız, kendisinin bunu bilmesine gerek bile yoktur.  11 Ağustos’ta kaybettiğimiz yazar, gazeteci ve sinemacı Tarık Dursun K., onunla tanışmayı aklımdan bile geçirmediğim bir zamanda girdi yaşamıma. 2001 yılının Aralık ayıydı. Çalıştığım dergi (İzmir Life) için Karşıyaka Çarşısı üzerine bir röportaj hazırlıyordum. Karşıyaka Belediyesi Basın Danışmanı Sedat Sözer'e uğramıştım. Sedat'ın dediğine göre tam zamanında gelmiştik. Çünkü Tarık Dursun K., belediyenin bir çalışması için oradaydı. Sedat, toplantı sonrasında bizi görüştürebilirdi. İstersek çarşı üzerine bir yazı bile yazardı. Biz istemesine isterdik de memleketin kalantor edebiyatçılarından biri, öyle "Ha" deyince y