Jean Paul Sartre
Niçin yazıyorum?
Empati kurmak,
Sorular sormak,
Sorgulamak,
Düşünmek,
Düşlemek,
Değiştirmek / dönüştürmek,
Hissetmek,
Oynamak için mi?
Bunların hepsi birden mi? Yoksa hiçbiri mi?
Evet, birtakım şeyleri söylemeyi seçtim ve bu "için"lerin listesi daha uzar gider... Bununla birlikte, birtakım şeyleri söyleme biçimim, onları söyleme isteğim kadar önemli. Zira biçim, asla sadece biçim değildir. Biçim, estetiktir, duruştur, protestodur, tercihtir... Biçim, siyasettir.
Ne çok yazı okudum ve aslında ne kadar azlar... Meseleler başka başka olsa da bir ortak paydaları var: Hayat aslında bildiğimiz gibi değil, diyor bütün yazılar.
Başka hayatlar mümkün! Beni (onu, şunu, ötekini) gönül gözünle görebilirsin. Bu hikaye aslında böyle bitmemiş olabilir(di). Dünya az ileride kurulmuş olabilir(di). Görebilirsen... Hissedebilir, sezebilir, düşünebilir, tahayyül edebilirsen...
"Çık evreninden" diyor, bütün büyük anlatılar. Kafesinden, duvarlarından, sığınaklarından, bedeninden ayrıl. Kop. Aç üçüncü gözünü. İnsan uçabilir de... Kedi konuşabilir de... Nesneler vücuda gelebilir de... Hiç tanımadığın insanlar, hiç anlamadığın dillerde sana seni anlatabilir de...
Soruyorum kendime:
"Dünyanın en kadim sorularına bin yıllardır dönüp dolaşıp aynı cevapları arayan bir insan evladısın nihayetinde! Bilinmezlik katarının yolcularına ne vadediyorsun? Seni niye okusunlar? Hangi kelimeleri birbiriyle yan yana getirip nasıl bir müzikle ruhların ateşini körüklüyorsun, ondan haber ver" diye...
Yekten söyleyeyim o halde!
Bir şeyi bulmuyorum; arıyorum. Onun için yazıyorum.
Her seferinde, kırmızı gözlü beyaz tavşanın peşinden deliğe atlayan bir Alice oluyorum. Evet; "bir" Alice. Her seferinde yenisi... Delikler, dehlizler, düşerken önünden geçtiğim nesneler sürekli değişiyor. O karanlığa kendimi bırakırken nelerle karşılaşacağımı bilmiyorum. Kelimelerin fenerleri bir bir yandıkça önümü görüyorum. Cümleler zihnimin ne kadar aydınlanmasına izin verirse o kadar yürüyorum. Gördüklerim ve dokunduklarım metamorfoza uğruyor; yazıda vücut buluyor.
Hindistan'ı bulmak için yola çıkmışken Amerika'yı keşfetmiş olabiliyorum.*
Bazı hikayelerin sonu öyle bitmesin diye yazıyorum belki. Sonunu bildiklerimin akışını değiştirmek, bilmediklerime ise kendimce finaller biçmek için...
Seyrinden korktuğum hikayeler var hayatta. Seyretmek istemediklerim... Hikayelerden korktuğum için yazıyorum belki de. Hikayeleri bu yüzden "korkunç"seviyorum belki de...
Seyirci kalmamak adına zembereği kırmak, nehri akıntının tersine çevirmek için yazıyor olamaz mıyım?
Saatleri ayarlamak için, saatleri bozmak için, zamanı akışına bırakmamak için yazıyor olamaz mıyım?
Siz niçin yazıyorsunuz? Meraktayım. Anlatın çoğalalım. Zira, Murathan Mungan'ın dediği gibi: "Yazarlar birbirlerinin sözlerine muhtaçtır."
* "Her yazar bir Kolomb'dur. Hindistan'a gidiyorum derken Amerika'yı bulmaktır yazmak."
Hasan Ali Toptaş
Yorumlar
Yorum Gönder